top of page

Lin Pesto’dan Uzun Zamandır Beklenen Synth ve Duygu Dolu Bir Debut Albüm: “KABUL”

lin pesto kabul


“An emotional rollercoaster just for you lol.”

 

- Lin Pesto (12.07.2017) 


Albüm Puanı: 8/10

 

Öne Çıkan Parçalar:


1. Sadece Sevilmek İstedim

2. 16

3. Yine Aynı Gün


2017’de çıkardığı Bülent Ersoy Maazallah cover’ı YouTube videosunun açıklamasına bu sözü yazan Lin Pesto, 8 yıl sonra bu sefer kendi kaleminden çıkan şarkılar ile dinleyicilerini duygu dolu bir rollercoaster’a bindirmeyi hala başarıyor.

 

Bob’s Burgers animasyon dizisindeki iki karakterden mahlasını oluşturan ve YouTube’da çıkardığı inanılmaz cover’lar ile hayatımıza giren Pesto, Cem Yılmaz’ın bile dikkatini çekmiş bir orijinallikte sanat icra eden, Ebru Gündeş’ten Bahar Candan’a acayip bir diskografisi olan bir müzisyendi.


 

"2017 yılında depresyonumla mücadele etmek adına şarkı kaydetmeye ve video kurgulamaya başladım." (T24) diyor müzisyen ve başka bir röportajında ise çok net bir şekilde belirtiyor ki müzik, onun için hayattaki en önemli mutluluk kaynağı: "Şarkı üretmeye devam edebilmek istiyorum çünkü bu beni mutlu eden tek şey." (Dergy)

 

Cover dünyasının ışıltılı hayatını (telif sorunları sebebiyle) sonlandıran müzisyen, 2017 yılında çıkardığı Bir Düşün ve ertesi yıl çıkan Yazlık teklileriyle kendini şarkı yazarlığında da hemen kanıtladı. Kısa süre içinde ise alternatif sahnemizin merak edilen isimlerinden biri haline geldi.


 

Pesto hakkında yazıyorsak, elbette odadaki fil hakkında da konuşmak gerekiyor: Yıllardır maske takan ve kimliği asla ve asla bilinmeyen anonim bir sanatçı kendisi. Müzik dünyasında daha çok elektronik camiada buna rastlıyoruz. Her ne kadar daha sonra kimlikleri deşifre olsa da Daft Punk, Marshmello, Claptone ya da Deadmau5 gibi sanatçılar akıllara ilk gelen örnekler. Rock müzikte ise Sleep Token ya da Buckethead gibi örnekler var tabii. Pesto ise bu maske ve gizem olayı konusunda konuşmaktan ve anonimlik tercihine genel olarak insanların saygı göstermemesi konusundan hep yakınmış gibi:

 

"Beni en çok rahatsız eden şey ‘gizemli sanatçı’ lafı. Ne gizemliyim ne de sanatçı." (Milliyet) gibi yakınmaları var. Ancak olaya pozitif tarafından da bakmayı ihmal etmiyor tabii: "Anonim olmak çok daha rahat... Lin Pesto benim için bir nevi kalkan görevi görüyor." (Play Tuşu) Biz ise onu böyle sevmeye çok alıştık. Umarız kimliğini hiçbir zaman açıklamaz ve duruşunu hiç bozmaz.

 

Kariyerine geri dönecek olursak ise SON (2019) ile 6 şarkılık mini bir albüm olan EP’sini çıkardığında ise ismini -yani mahlasını- artık alternatif müzik ile ucundan kıyısından ilgilenen herkes biliyordu. EP’sinden tam 6 yıl sonra ise o çok beklenen debut albümü KABUL’ü nihayet yayımladı (şükür moment).

 

Albümden genel olarak bahsetmek gerekirse, öncelikle altyapıların oldukça özenli şekilde ve bolca zaman ayrılarak hazırlandığını kesinlikle söyleyebiliriz. Synth-pop ve hatta yer yer new wave ağırlıklı temayı albümün tamamında hissedebiliyorsunuz. Başından sonuna kadar bu konsepte sahip olmasıyla bir bütün olarak dinlenebilen bir albüm. Hissiyat olarak ise duygusallığı ve melankoliyi dinleyicisine çok başarılı bir şekilde aktaran samimi bir yapısı var.

 

Mixing’de çok emeği olan Arda Işık ve bir başka Shalgam Records sanatçısı Dozi Ozovski’nin fazlasıyla katkısını görüyoruz. Pesto’yu kesinlikle yalnız bırakmamışlar.

 

Buna karşın albümde “keşke farklı olsaydı” dediğimiz noktalar da bulunuyor elbette. Mesela genel olarak nakaratlardaki söz yazımı ve hatta mastering usulü bir tık daha değiştirilebilirmiş; çünkü çoğunlukla verse’leri nakarattan ayırmak mümkün bile olmuyor ve esas vuruculuğu kayboluyor. Bu detayı en az 3-4 şarkıda fark edebiliyorsunuz. Ayrıca, bazı şarkı sözleri ise derinlik eksikliği yaşıyor ve genel olarak sanki İngilizce yazılıp oradan Türkçe’ye çevrilmiş hissiyatı veriyor. Bununla birlikte, her parçanın neredeyse benzer yapıda olması eserlerin niteliğini biraz sıradanlaştırıyor. Son parça dışında, belki araya başka bir balad ya da biraz daha farklı tarzda bir eser konulabilirmiş.

 

En önemli “keşke” ise bize göre hem YouTube döneminde hem de EP’de yer alan o “tatlı cringe’liğin” ve mizahın bu albümde görülmemesi. Yazımızın başında atıf yaptığımız cümledeki “lol” hissiyatının kayıtta hiç bulunmaması, belki de Pesto’nun en büyük özelliği olan o “mizahi hüzün” sıfatından bizi yoksun bırakıyor. Ancak tıpkı ilk EP’si çıkmadan önce 2019’da attığı aşağıdaki tweet’teki gibi hissediyoruz. Bu albüme çok emek ve özen verildiği belli. Pesto sevgimiz de belli. Bu sebeple ekstra detaylara girip mükemmelliyetçi olmaya gerek yok. Üzülmeye de hiç gerek yok.

 

 “Albümü umarım beğenirsiniz. Beğenmezseniz üzülürüm ama bunu değiştiremem o yüzden üzülmemeye çalışırım ama aslında üzülürüm çünkü çok emek verildi bir de ilk defa böyle bir şey yapıyorum.”

 

Keşke, albümün açılışını yapıyor. Mutluluğu arayan ve fazlasıyla kişisel bir özeleştiri yapan dizeleriyle belki de bütün kaydın en vurucu şarkı sözlerine sahip olan parça. Özellikle bu şarkıyı gece tek başınıza dinliyorsanız, sözleri resmen suratınıza tokat gibi çarpıyor.


 

Sözlerin yanında, bridge’deki bas gitar riff’leri ise parçayı taşıyan en önemli unsur oluyor ve bu sayede eseri hiç bıkmadan defalarca dinlemek istiyorsunuz. Synth’ler konusunda ise Pesto her zamanki gibi ustalığını konuşturuyor ve albümün geri kalanında bizi neyin beklediğimizin sinyallerini veriyor.

 

Ancak yine de günün sonunda bu şarkıdan aklımızda kalan, yine o vurucu sözleri oluyor:

 

“Keşke yine çocuk olsam

Hayaller kurabilirdim

Keşke daha çok unutsam

Bu kadar hissetmezdim”

 

Ardından gelen şarkı Yine Aynı Gün, aynı zamanda albümün ilk teklisi olarak yayımlanmıştı. Şarkının tam 1 dakikayı aşan girişindeki uzun uzun bol synth vuruşlu intro ise bize müzisyenin Jakuzi’nin kurucularından olan eski üye Taner Yücel ile olan iş birliklerini anımsatıyor. Parçanın nakaratında da “Yine aynı şeyi yaptın” sözünün olması ise, grubun “Yine Ayni Şeyi Yaptım” şarkısını tatlı bir şekilde tamamlıyor.


 

Albümün çıkış şarkısı olarak bu eserin seçilmesinin sebebinin nedenini ise çok kolay bir şekilde anlıyoruz: Ağır synth’leri ve drum machine’leriyle tam anlamıyla yüzde yüz bir Pesto şarkısı bu. Albümün en özel işlerinden biri olmuş resmen. Sadece nakaratın hem beste hem söz açısından biraz fazla sade kaldığını da ekleyelim.

 

Sulu Boya ise albümün teposunu biraz daha düşürüp bizi daha psychedelic bir ruh hali içine sokuyor. Bestesinde Melody’s Echo Chamber ya da Beach House-vari bir havasının olması, adeta ruhumuzu dinlendiriyor. Sözlerinde ise fazla sadelikten öte bir tık daha detaylı ve derin dokunuşlar olsa şarkı, bambaşka bir noktaya gidebilirmiş gibi hissettiriyor.

 

“Bir gün gelir de

Herkes haline

Gülerse sen yine

Ağlama”

 

Anemik Makine, parçanın kendisinin yanı sıra sadece ismiyle bile oldukça etkileyici bir iş olmuş. Öncelikle kansızlık sadece canlılara özgü bir hastalık olduğundan anemik olan bir makine de olamayacağı için teşhis yani kişileştirme sanatını görüyoruz. Bu yazıyı okurken gereksiz edebiyat dersine lüzum yok diyor olabilirsiniz; ancak aynı zamanda bu iki kelimede bir de “anagram” sanatı bulunuyor. İki kelimenin harfleri birbirleriyle aynı. Bu oldukça akıllıca detayı belirtmeden geçmemiz mümkün değildi. Saygılar Pesto.

 

Şarkının kendisine dönecek olursak ise resmen bir Modern Talking parçasının intro’su gibi açılış yapan eser, başından sonuna kadar o retro havayı gerçekten de dinleyicisine çok doyurucu bir şekilde yansıtıyor. Pişmanlık ve yalnızlık dolu sözleri ise adeta “boşa geçmiş bir ömür” meme’leri gibi hissettiriyor.

 

Sadece Sevilmek İstedim, albümün belki de en iyi şarkısı. Bu parça, ilk notasından son anına kadar dinleyicisini resmen ele geçiriyor. En önemli özelliği ise hiç şüphesiz duygusu. Müzisyenin şarkıyı yazıp tamamlayıp bize sunduğu ve bizim ise dinleyince ondan aldığımız o duygu. Tek kelimeyle mükemmel. Hem kalplere dokunan şarkı sözleri hem melodisinin akılda kalıcılığı hem de akıp giden temposu, parçayı kolaylıkla müzisyenin bütün kariyerinin en özel işlerinden biri yapıyor.


 

Özellikle altyapısının oldukça uzun bir sürede tamamlanıp özenle yapıldığı çok belli. Temposu ise albümün geri kalanına göre bir tık daha akıcı ve hatta daha hüzünlü. Şarkı, albümde La Minör gamıyla yazılmış tek eser. Belki de bunun ayrıca bir etkisi olabilir. Minör hüznünü şarkının her yerinde hissediyorsunuz.

 

Yıllar sonra KABUL albümünü hatırladığımızda, aklımıza ilk gelen şarkının bu olma olasılığı ise oldukça yüksek. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ise bize elbette zaman gösterecek. Şu notu ise eklesek çok doğru olacak: Eğer albümdeki her şarkı bu kalitede olsaydı, bu albüm bambaşka seviyelere çıkabilirdi.

 

“Eve gitmem gerek, her yerdeyim

Camdan fanusumda görünmezim

Sadece sevilmek istedim

Sadecе sevilmek istedim”

 

Sonrasında gelen şarkı Mutluluk Cennet Kadar, adeta 80’li yıllardan fırlamış bir retro dizi soundtrack’i gibi hissettiriyor. Synth’ler oldukça kaliteli ve ana melodiyi de gerçekten tatlı bir biçimde taşıyor. Parçanın en büyük eksiği ise nakaratın zayıflığı. Albümün genelinde de olan sorunlardan biri olan bu detay, hissiyat olarak daha da yükselmemizi maalesef engelliyor.

 

İlk Defa ve Bir Benzeri ise albümün “killer”larının sonrasında biraz “filler” olarak duruyor. Özellikle sözlerinin fazla sade kalmış olması ve melodilerinin de dinlerken özel bir duyguyu uyandırmaması, bu eserleri biraz silikleştirmiş. Ancak yine de keyifle dinliyoruz tabii o ayrı.

 

Albümün en iyisi olmasa da kesinlikle “en özel” şarkısı olan 16, müzisyenin albüm lansman konserinde söylediği üzere, 16 yaşında vefat eden kedisine yazılmış.




Hatta parçanın sonunda da kedisinin sesini duyuyoruz. Dostunun kaybı sonra müzisyen, aşağıdaki şu mükemmel sözleri kaleme almış. Rollarcoaster’ına bizi bindirdi ve resmen kalbimizi parçaladı. İsmini bilmesek ve yüzünü görmesek de şunu biliyoruz ki sen en çok güzel bir insansın Pesto!


“Sözler yazardım

İçinde sen varsın

Sıra geldiğinde

Seni örten topraktım

Sonsuza kadar seni özlemeyi kabullendim

Oturdum tek başıma

Resimlerini sevdim”

 

bottom of page